Kadın sahabilerden. İsmi bilinmemekte olup Ümmü Hıram künyesi ile meşhurdur. Türkler tarafından Hala Sultan diye bilinmektedir.
Babası Milhan bin Halid, annesi Mülkiyye binti Malik’tir. Hazrec kabilesinin Neccaroğulları koluna mensuptur. Ensarın (Medineli Müslümanların) büyüklerinden olan Enes bin Malik’in (radıyallahü anh) teyzesidir. Resulullah efendimizin de teyzeleri tarafından akrabası olup süt teyzesidir. Bi’setten (Peygamberimize peygamberliği bildirilmeden) önceMedine’de doğdu. 647 (H. 28) senesinde Kıbrıs’ta şehid oldu. İslamiyetten önce Amr bin Kays ile evlendi. Ondan Kays ve Abdullah adlı iki oğlu oldu. Peygamber efendimiz, İslamiyeti anlatmaya başlayınca Müslüman oldu. Kocası iman etmeyince ayrıldılar. Daha sonra Ensar’ın büyüklerinden olan Ubade bin Samit ile evlendi. Nikahlarını Peygamber efendimiz kıydı. Bu evlilikten de Muhammed adında bir oğlu oldu. Medine-i münevveredeki evini Resulullah efendimiz ziyaret eder, o ise Resulullah’a ikramda bulunup, hizmet etmekle şereflenirdi.
Peygamber efendimiz bir ziyareti esnasında evinde uyumuştu. Gülerek uyandı. Ümmü Hıram; ’Ya Resullallah! Niçin güldünüz?’ diye sorunca Peygamber efendimiz; ’Ya Ümmü Hıram! Ümmetimden bir kısmını gemilere binip, kafirlere gazaya gider gördüm.’ buyurdular. Ümmü Hıram da; ’Ya Resulallah! Dua et de ben de onlardan olayım.’ dedi. Peygamber efendimiz; ’Ya Rabbi! Bunu da onlardan eyle.’ diye dua buyurdular. Peygamber efendimiz, tekrar uyuyup gülümseyerek uyandı. Tekrar gülme sebebi sorulunca: ’Bu defa da ümmetimden bir kısmının, padişahların tahtlarına kuruldukları gibi debdebeli bir kalabalık halinde gazaya gittiklerini gördüm.’ buyurdu. Ümmü Hıram bu sefer de; ’Ya Resulallah! Dua et de ben de bir gazi olarak onların arasında bulunayım.’ deyince, Peygamberimiz; ’Hayır, sen öncekilerdensin!’ buyurarak onun deniz seferinde bulunacağını haber verdi. Peygamber efendimizin vefatından sonra ilmi heyet içinde Şam’a gönderilen ve Humus’a yerleşen kocası Ubade bin Samit ile birlikte oraya yerleşti. Hazret-i Osman zamanında hazret-i Muaviye’nin emrinde Kıbrıs Adasına düzenlenen deniz seferine kocası Ubade bin Samit’le birlikte gönüllü olarak katılan Ümmü Hıram seksen altı yaşında olmasına rağmen bu zahmetli yolculuğa katlanarak Kıbrıs Adasına geçti. Mısır’dan gelen İslam askerleri de kendileriyle birleşince Kıbrıs Rumlarına Müslüman olmalarını, yoksa cizye vermelerini, bunu da kabul etmezlerse savaş yapacaklarını bildirdiler. Kıbrıslılar Müslüman olmayacaklarını ve cizye vermeyeceklerini açıklayınca şiddetli çarpışma oldu. Kıbrıs Rum donanması İstanbul’a kaçtı. Rum donanması kaçınca çarpışmalar sahilde devam etmeye başladı. İslam askeri bir çıkarma hareketiyle iç kısımlara daldılar. Askerlerle birlikte savaşa katılan Ümmü Hıram genç askerleri gayrete getirmeye çalıştı. Ümmü Hıram, Larnaka yakınlarında atının ayağının sürçmesiyle düşerek şehid oldu. İslam ordusu da zafere ulaştı. Ümmü Hiram’ın kabri Larnaka şehrinin Tuz Gölü kıyısındadır. Osmanlılar Kıbrıs Adasını 1570 (H. 978) senesinde fethedince, Ümmü Hıram’ın kabrini imar ettiler. Hala Sultan adını verip kabri üzerine bir türbe, yanına bir dergah ve cami yaptırdılar. Peygamber efendimizin akrabası olan Ümmü Hıram fazilet sahibiydi. Müslümanlar ona hürmet edip duasını alırlardı. Kabri, asırlardır ziyaret edilmekte feyz ve bereketlerinden istifade edilmektedir.
Türkler ona Hala Sultan deyip çok hürmet göstermektedirler. Osmanlılar zamanında ve sonrasında gemiler Hala Sultan türbesi istikametinde geçerler, toplarını çevirirler ve mübarek makamı ziyaret maksadıyla selamlarlardı. HALACİLER (Bkz. Delhi Türk Sultanlığı) HALAT; Alm. Seil, Reep, Tau, Kabel (n), Fr. Corde (f), cordage amarre, cable (m), İng. Rope, cord, hawser. Üç veya daha fazla telden örülmüş kalın ip. Çelik veya keten, naylon vb. maddelerden yapılabilir. Denizciler çevresi 2.5-3 cm’den daha fazla kalın olanları halat olarak kabul eder. Halat yapımında kullanılan en sağlam lifler, sisal keneviri ve meyve vermeyen muz ağaçlarından elde edilir. Bu ağaçlar dünyada en çok Filipin Adalarında bulunur. Halat, kenevir lifi ve Hint keneviri gibi yumuşak liflerden de yapılır. On dokuzuncu yüzyılda daha dayanıklı halatların yapımından öncesine kadar, kenevir lifi geniş çapta kullanılmaktaydı. Halat yapımı, lifin türüne bağlı olmaksızın aynı sistemle yürütülür. İlk önce örmeye hazırlık olarak lifler uzatılıp birleştirilir. Lifler bobinlere sarıldıktan sonra bunu eğiren bir makinadan geçirilerek halat telleri yapılır. Son safha, telleri halat haline sokmaktır. İstenilen kalınlığa göre örme işlemi yapılır. Halatın kalınlığı tel sayısına bağlıdır. Son zamanlarda sun’i lifler, tabii liflerin yerini almaya başladı. İkinci Dünya Savaşı öncesinde sun’i lif olarak ilk defa naylon kullanıldı. Naylon halatlar fazla elastikiyete sahiptir. Diğer sun’i lifler dakron ve polyethylene lifleri dahildir. Halatlar insanların çok eskiden beri ürettiği ürünlerden biridir. İlk zamanlarda ağaçları bağlamak, ağ yapmak ve derin vadiler üzerinde köprü yapmak maksadıyla kullanıldı. Halat, insanların denize açılmalarından beri denizcilerin ana techizatlarından biridir. Bazı milletler halatı, kalasları gemilerinin iskarmozlarına bağlamada kullanmıştı. Uzun deniz yolculuklarının başladığı dönemde gerek yelkenleri germede, gerekse demirlemede esas malzemeydi. Hatta modern nükleer gemilerde bile malzemeleri bağlama ve demirleme için kullanılmaktadır.